17 Ocak 2012 Salı

Arnavutluk - Yunanistan İlişkileri 1-2-3-4-5


Arnavutluk - Yunanistan İlişkileri (1)PDFYazdıre-Posta
Çarşamba, 03 Eylül 2008 16:11
1990’ların başında Balkanlar’daki komünist rejimlerin dağılmasıyla birlikte Balkanlar’da yaşanan gelişmelerden ve dönüşümlerden etkilenerek dış politikasını gözden geçiren ülkelerden İtalya ve Yunanistan’dır. Yugoslavya’nın dağılma sürecinde ortaya çıkan yeni sınırlar ve çatışmalar, en fazla Yunanistan’ı rahatsız etmiştir. Tarihte hiç olmayan bir yeni devletin yani Makedonya’nın kurulması, “Etnik Arnavutluk” söylemlerinin artması ve de Balkanlar’daki bu yeni oluşum sırasında “Türkiye Balkanlar’daki nüfuzunu artırıyor” şeklindeki Yunan algılamaları, Yunanistan’ın Soğuk Savaş boyunca Doğu-Batı kutuplu düzen içinde bölgeye dönük sürdürerek geldiği dış politikasında farklı bir açılıma gitmesine neden olmuştur. Bu dönemde Yunanistan, Sırp yanlısı tutumu ve Arnavutluk ve Makedonya’ya yönelik uyguladığı sert politikalarla dikkat çekmiştir.
Özellikle 1995 yılına kadar AB’den gelen yardımlar için İtalya pek karşı çıkmamasına rağmen Yunanistan tam tersine bir politika izledi. Bu politikalar iki ülke arasında tarihten gelen ve iyi komşuluk ilkesine dayanmayan zigzaglı ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Bu konuyu daha iyi anlamak için özellikle Arnavutluk-Yunanistan ilişkilerine geniş bir şekilde analizini yapmak yerinde olacaktır. Ancak, 1995 yılından sonra Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk’a yönelik sert ve dışlayıcı politikasından az da olsa vazgeçerek, ekonomik alan başta olmak üzere bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Çünkü Yunanistan’ın, Arnavutluk ve Makedonya’ya yönelik sert ve dışlayıcı politikasının bölgedeki çatışmaları daha da artırarak kendi ülkesine sıçrayabileceği, AB’nin bölgeye yönelik politikaları ile ters düşeceği ve özellikle bölgeye yönelik ekonomik stratejisine sekte uğrayacağı, bunun da Yunan ekonomisini kötüye gitme ihtimalleri nedeniyle farklı bir politik açılım sergilemeye başladığı değerlendirilmektedir. Ayrıca Yunanistan’ın, bölgede ekonomi ve ticari ağırlıklı etkisinin daha rahat siyasi etki yaratma imkânı sağlayacağını göz önünde bulundurduğu da düşünülmektedir.
Yunan resmi söylemi, her ne kadar Balkanlar’da güvenliğin ve istikrarın tesis edilmesi tüm Avrupa Birliği üyelerini ilgilendirir şeklinde olsa bile, bir tek Yunanistan’ın Balkanların istikrarsız bölgesi ile sınırdaş olması nedeniyle tüm gücünü bölgenin yeniden inşası için harcamak durumundadır. Başından itibaren, Yunanistan Balkanların yeniden yapılanmasında Avrupa Birliği’nin merkezi bir rol oynamasında ısrar etmektedir. Aslında bununla Yunanistan Balkanlar’da kendine önemli bir rol biçmekte ve bunu Avrupa Birliği adına üstlenmek için istemektedir. Ayrıca Yunanistan önemli bir stratejik oyuncu olarak Rusya’yı da Balkan denklemine sokmak ve bundan kendi adına çıkar sağlamaya çalıştığını düşünülmektedir. Burada Yunanistan’da Arnavut azınlığı hakkında bilgilere geçmeden önce, ilk olarak Yunanistan’ın azınlıklar politikasına genel olarak göz atmak yerinde olacağını düşünüyorum.
Bütün dünyada açık toplum, çoğulcu sosyal ve siyasî yasam ile insan hakları giderek daha fazla önem kazanırken, Yunanistan bu sürece, sadece Atina’nın politikaları ile sınırlı kaldığını bilinmektedir. Bu durum Atina’nın Yunanistan’a vatandaşlık bağı bulunanlar arasında doğrudan ayrımcılık yapması sonucunu doğurmaktadır. Aynı şekilde Yunanistan’ın BM, AGIT ve AB ilke, kural ve yasalarına aykırı tutumu ile ülkesindeki azınlıklara baskı uygulaması, yine aynı uluslararası ve uluslarüstü kurum ve kuruluşların bütün dünya ülkelerinden uymasını talep ettikleri “iyi komşuluk ilişkilerine” de zemin vermemektedir. Örnek vermek gerekirse, yukarıda bahsettiğimiz Arnavutluk ile olan ilişkileri ve bağımsız Makedonya devletinin kuruluşundan beri ismi konusundaki ki anlaşmazlıktır. Devamı Haftaya  
http://www.balkangunlugu.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=159:arnavutluk-yunanistan-ieri-1&catid=44:sokol-brahaj&Itemid=454


Arnavutluk - Yunanistan İlişkileri (2)PDFYazdıre-Posta
Salı, 16 Eylül 2008 18:17
Arnavutluk ve Yunanistan’ın Çalkantılı İlişkileri; Balkanlardaki milliyetçiliğin artışına paralel bir biçimde Yunan siyasal hayatında da son dönemde milliyetçilik giderek ön plana çıkmaktadır.
Yunan ultra milliyetçileri ülkelerindeki azınlıkları “ajan” olarak görmüş, bunlara her zaman “muhtemel ve olağan suçlu” olarak bakmışlardır. Yunanistan’ın Avrupa kıtasının en homojen nüfusuna sahip olduğu tezi ve buna binaen azınlıkların kültürel ve siyasal teşkilatlanma taleplerine kulak tıkaması, aslında üyesi olduğu AB’nin çok kültürlülük ve demokrasi ideal ve değerleri ile örtüşmemektedir. Bununla beraber yeri geldiğinde Yunanistan ülkesindeki azınlıkları kendi ülkelerine karşı bir koz olarak kullanmaktan da kaçınmamaktadır.
Yunanistan ve Arnavutluk arasındaki azınlıklara dair en önemli sorun Yunanistan’ın Birinci Dünya Savaşı sırasında hâkimiyeti altına aldığı güney Arnavutluk ya da Çamerya (Yunanlılara göre güney Epir) bölgesindeki Müslüman Arnavut soylulara ve de Ortodoks Arvanitlere dairdir. Arnavut soydaşlarının asimile edilerek Helenleştirilmeye çalışmış ve çalışmaktadır. Ayrıca, Yunanistan Arnavutluk’ta yasayan 100–150 bin Çamëria Arnavut’unun topraklarına dönmesine izin vermemekte ve de Yunanistan’daki mal varlıklarını ve vatandaşlıklarını iade etmemektedir. Dahası buradaki Arnavutların UÇK benzeri bir yapılanma içinde oldukları iddiaları ile bu azınlık üzerinde psikolojik baskı yaratılmaktadır. Öte yandan, Ortodoks Arnavutlara 1920 Yunan Sevr’iyle verilen kendi kiliselerini kurma hakkını da gözardı etmektedir.
Müslüman Çamëria (Çam) Arnavutları ise II. Dünya Savaşı’na kadar Güney Epir’de çoğunluğa teşkil etmekteydiler.  Bu azınlık özellikle Yunan iç savaş sırasında toplu katliama uğratılmıştır. Hayatta kalabilenler Arnavutluk, Türkiye’ye ve başka ülkelere kaçmak zorunda bırakılmışlardır. Yunanistan’daki üçüncü önemli Arnavut topluluğu özellikle l980’lerin sonu ile 1990’lı yılların başlarından itibaren bireysel veya kitlesel halinde yasal veya kaçak yollarla (dağdan kaçarak) Yunanistan’a gelen ve gene yasal veya kaçak yöntemlerle iş arayıp bulan/bulamayan, sayıları yaklaşık 650 ile 900 bin arasında seyreden Göçmen işçi (emigrant, sığınmacı) Arnavutlardır. Bunlar Yunan makamları ve de Yunan kamuoyu tarafından potansiyel suçlular olarak görülmektedir. Yunanistan’daki Arnavut fobisi bu azınlığa dair önemli insan hakları ihlallerine sebebiyet vermiş ve vermektedir. Yunanistan ve Arnavutluk arasında bu kökleşmiş sorun iki ülke arasında savaş halinin resmi olarak sürmesine de neden olmuştur. Arnavutlara yakıştırılan bir başka sıfat da “faydalı ve kullanılır sınıf”tır. Yunanistan’da basına, polise ve kamuoyunun büyük bir bölümüne göre Arnavut göçmenler saf Yunan kimliğini ve Yunan toplum düzenini bozan bir “alt-aşağı sınıf” meydana getirmektedir.
Arnavutluk Soğuk Savaşın ardından bölgede en fazla göç veren devlet haline gelmiştir. Yunanistan’daki mevsimlik işçi olarak geçmesine izin verilenler ya da kaçak olarak ucuz işçi olarak çalıştırılanlar AB bölgesindeki önemli sorunlardan sadece biridir. 1990’larda Arnavutluk’taki 19–40 yaşındaki nüfusun yaklaşık %40’ının göç ettiği sanılmaktadır. Verilen rakamlar kesin değildir çünkü göçmenlerin büyük bir bölümü göç ettikleri ülkelerde resmi izin olmadan kalmaktadırlar. Öte yandan, daha 1990’ların başlarında Arnavutluk’un liberalizme geçişiyle derme çatma botlarla İtalya’nın Brindisi limanına varmak isteyen, Tirana’daki yabancı elçiliklerinin tellerinden atlayarak sığınma hakkı arayan ve sadece aileleri için iyi bir yasam kurmayı amaçlayan binlerce Arnavut’un dramı dünyanın televizyonlarını günlerce işgal etmiştir.
Yunanistan’ın Kuzey Epir iddiaları ile Çamëria Sorunu ve bununla ilgili etkinliklere karşı Yunan kamuoyunda belli bir hassasiyet gözlenmektedir. “Çamëria Soykırımı Anma Günü” ve Çamëria Sorunu Türkiye'de de yankı bulmuş ve Türk basını destekler mahiyette konuya yer vermiş ve verilmektedir. 1998 Haziran ve Temmuz aylarında çeşitli gazeteler ve dergilerde (Aksiyon, Nokta, Zaman, Hürriyet) Çamëria'yla ilgili haber ve makaleler yayınlanmıştır. Günümüzde de konuyla ilgili, yani bir soykırım olduğunu Türk devleti ve akademisyenli tarafından gündeme getirilmekte ve Türk medyasında yankı bulmakla beraber, daha çok Türkiye’de olan Arnavut göçmeninin konu üzerine gittiklerini göz ardı edilmeyecek bir gerçektir.

Arnavutluk - Yunanistan İlişkileri (3)PDFYazdıre-Posta
Pazartesi, 29 Eylül 2008 17:20
Yunanistan’ın Kuzey Epir iddiaları ile Çamëria Sorunu ve bununla ilgili etkinliklere karşı Yunan kamuoyunda belli bir hassasiyet gözlenmektedir.
Sorun geçen ay dahi Yunan kamuoyunda rahatsızlık yaratmış ve çeşitli kanallardan tepkiler gelmeye başlamıştır. Kendi topraklarında yaşayan diğer etnik azınlıklara uyguladığı ayrımcı ve asimilasyoncu politikaları sürdüren Atina yönetiminin, Arnavutluk’un güneyine “Vorio Epir” söylemiyle göz koyduğu uzun yıllardan beri bilinmektedir. Birçok Yunan gazetelerinin de sayfalarını dolduran yayılmacı haritalarda ‘Vorio Epiros’in (Kuzey Epir) yer aldığı bilinmektedir. Yunanlılar bir de Çameria diye bir coğrafik bölgenin Yunanistan sınırları içinde olmadığını iddia etmektedirler. Bu çerçevede bakıldığında, güney Arnavutluk’ta da bir Yunan azınlığın varlığını ileri süren Yunanistan, bunların “hakları” için Arnavutluk yönetimine şantajlarda da bulunmuş ve bulunmaktadır. Bununla birlikte, Ortodoks Kilisesi mensubu olan bu bölge halkının, Ortodoks olmaktan ve kilise dilinin Yunanca olmasından öte, Yunanlılıkla bir ilgisinin olmadığını burada vurgulamak gerekir. Çünkü o bölgede ağırlıklı olarak Ortodoks Arnavutlar ile Ortodoks Ulahlar yaşamaktadır. Bu bakımdan sayısı 10–15 bin’i geçmeyen ve anadili Yunanca olan bir gruptan söz edilebilir, fakat bu sayı Yunanistan’ın iddia ettiği gibi 150.000 değildir ve hiç olmamıştır.
Arnavut hükümeti bu küçük etnik grubun bütün temel hakları komünizm zamanından beri tanımaktadır. Bu azınlığın “Omonia” (Birlik-Dayanışma Derneği) adında siyasi bir derneği ve “Partia Për të Drejtat e Njëriut” (İnsan Hakları Partisi) adında siyasal örgütü de mevcut olup ve partinin Arnavutluk meclisinde bugün 2 üyesi (2005’ten bu yana) ve bir bakanı bulunmakta ve topluluğun Arnavutluk’taki ekonomik ve siyasi faaliyetleri büyük bir serbestlik içinde devam etmektedir. Hatta Vlora Vilayetinin Himara Belediye başkanı da “Omonia”nın başkanı olan Vasil Bollano’dur, ki bu şahıs Arnavutluk’un Güneyinde (yönettiği Belediye sınırları içerisinde) yol işaretlerini tamamen değiştirerek Arnavutça’dan Yunanca yapmıştır ki bu olaydan sonra mecliste dahi tüm Arnavut medya ve diasporasında kıyametler kopmuştu. Ayrıca Yunanların gayrı menkul alım ve satımında diğer Arnavut vatandaşları gibi serbesttir, kısıtlama veya engelleme yoktur. Yunanistan’ın bu bölgedeki Yunan etnik grubu için düzenlediği kültürel etkinliklere hiç bir yasak veya başka türlü sınırlama getirilmemektedir. Yanya’dan güney Arnavutluk’a her gün Omonia, Egnatio, Vorio İpirot, Stokhos, Ta Nea gibi gazeteler girmekte, ayrıca ERT-1, ERT-2, ERT-3, MEGA Antenna, Kerkira ve İonion gibi Yunan devletinin resmi televizyon kanalları kesintisiz ve engelsiz yayın yapmaktadırlar.
Bölgedeki güç dengeleri açısından bakıldığında ise, soğuk savaş öncesindeki dengelerin tamamen değiştiğini ve Yunanistan’ın bir asra yakın Arnavutluk’a karşı düşmanca politikalar izlemiş olmasına rağmen son 5-10 yıldır hızlı adımlarla yakınlaştığını görülen bir gerçektir. Fakat, “Türkiye’nin Balkanlardaki nüfuz alanını kırmayı hedefleyen Yunanistan’ın, komşularına yönelik 1996’daki politika değişikliği” neden olduğunu değerlendirilmektedir. Ayrıca Arnavutluk’un, Yunanistan ile yaşadığı sorunlar karşısında, 1990’ların ilk yarısında ve özellikle 97’de Türkiye’nin ağabeyliğine sığınmış, ancak 1997’den 2005’e kadar iktidar Sosyalist Parti’nin dış politikası sayesinde daha çok Yunanistan’a doğru kaydığı gözlemlenmektedir. Fakat Türkiye ile herhangi bir siyasî sorun yaşamayan Arnavutluk’un, bunu tamamen ekonomik ve stratejik çıkarlar yüzünden yaptığı değerlendirilmektedir.
Yunanistan’ın bir NATO ve AB ülkesi olduğu gerçeği ise, NATO’dan tam üyelik davetiyesi alırken ve de AB üyeliği yolundaki İstikrar ve Ortaklık Anlaşmasının da Yunanistan’ın onayını almadan olamayacağını bilen Tiran yönetimi, Yunanistan ile iyi ilişkilerini korumaya çalıştığını da bilinen bir gerçektir. Devamı Haftaya

Arnavutluk - Yunanistan İlişkileri (4)PDFYazdıre-Posta
Perşembe, 16 Ekim 2008 12:26
Soğuk savaş sonrasında Arnavutluk ile Yunanistan arasında büyük diplomatik krizler  eksik olmamıştır. 1993 yılında, Yunanlı bir rahip olan Archimandrite Chryostomos, Arnavutluk karşıtı faaliyetlere giriştiği iddiasıyla sınır dışı edilmesi ile iki ülke arasındaki ilişkilerde gergin bir döneme getirmişti. Tiran yönetimi, Yunanlı papazı, casusluk maksadıyla Yunanistan ile işbirliği içerisinde olduğu ithamında bulunmuştu. Yunanlı papazın sınır dışı edilmesinin ardından yunan medyası güya “Güney Arnavutluk’taki Yunan gayrimenkullerine yönelik saldırılarda bulundu” şeklinde suni haberler yaparken, buna karşılık Atina yönetimi de, 30 binin üzerinde Arnavut göçmeni sınır dışı etmesi iki ülke arasındaki tansiyonu daha da artırdı. Nisan 1994 yılında, aşırı milliyetçi etnik Yunan militan grubu olan Kuzey Epir Özgürlük Cephesi (MAVI)’nin, bir Arnavut askeri kışlasına saldırıp iki askeri öldürmesiyle ilk silahlı çatışma yaşanmıştır. Bu olayın akabinde Arnavutluk’taki Yunan azınlığın çıkarlarını koruma iddiasıyla kurulan OMONIA örgütünün üyesi beş Yunan asıllı terörist saldırılara yardım ve yataklık etmekten tutuklanmıştır. Bu gelişmeler, Arnavutluk-Yunanistan ilişkilerinin daha da kötüleşmesine neden olmuştur. Sali Berisha, sorunların had safhaya çıktığı bu dönemde Yunanistan’ı Arnavutluk’a soğuk savaş başlatmakla suçlamıştır.
Yunanistan, 1997 Mart  ayında Arnavutluk’ta meydana gelen toplumsal ayaklanma olayları ertesinde Yönetime gelen Fatos Nano’yu ekonomik yardımlarıyla kendisine bağlamayı başarmıştır. Nano iktidarını böylelikle elinde tutan Yunanistan, Helen soylu olduğunu iddia ettiği Güney Arnavutlukta yaşayan Ortodoks azınlık için sosyal, kültürel, ekonomik imkânlar sağlanmasını başarmış, sonuçta tezlerine sağlam dayanaklar yaratmıştır. Yunanistan’ın tezleri doğrultusunda kendini Arnavutluk içindeki Yunanlılar olarak tanımlayan kimselere Yunan devleti önemli yardımlarda bulunmaktadır. Halbuki Yunan Ortodoks kilisesine baş kaldırıp bağımsızlığını ilan eden Elbasan’ın Kale Mahallesindeki Arnavut Ortodoks Saint Marie Kilisesi Başpiskoposu Nikolle Marku ise maddi imkânsızlıklar nedeniyle Yunan propagandasına karşı etkili bir faaliyet yürütememektedir.
Tiran nüfusunun tamamına yakın Müslüman olmasına rağmen, Tiran’ın Draske, Fag, Fravesh, Elbasan’ın Fikas, Peshtresh ve Karakullak köylerinde, Yunan Ortodoks kiliselerinin inşası, önce Ortodokslaştırma ve sonrasında Helenleştirme politikasının tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Yunanistan, ülkeye legal veya illegal yollardan gelen göçmenler için başlatılan “Yeşil Kart” uygulamasından Miranda VİCKERS&James PETTİFER’in 2000 yılında Albania; From Anarchy to a Balkan Identity eserinde “Kuzey Epir üzerindeki yayılmacı emelleri doğrultusunda yararlanarak, yeşil kartların üzerinde “Voryos Epiros Simeni Ellada” (Kuzey Epir Yunanistan Demektir)” ibaresini kullanmakta olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca Arnavut göçmenlere iş imkânı karşılığında isimlerini Yunan isimleri ile değiştirmeleri ve Ortodoks Hıristiyan dinine geçmeleri için hem baskı yapmakta hem de teşvik edilmektedir.
İki ülke arasında bir yakınlaşmaya gidilmesinin nedeninin altında, Berisha hükümetinin, Arnavutluk’a tehdit oluşturan Sırbistan ve Yunanistan arasında sıkışıp kalmamak ve özellikle de AB ve NATO üyeliğine yönelik politikalarında Yunanistan engeline takılmamak için Yunanistan ile ilişkilerini geliştirmeye çalışması hem de Türkiye gibi diğer bölge ülkelerle kapsamlı ilişkiler kurarak Tirana’ya en uygun dengeleri oluşturmaya gayret göstermesinin yatmakta olduğu şeklinde değerlendirilmektedir. Bu yakınlaşma Nano zamanında artarak sürmüşse de Nano sonrası hükümetler dahi, Yunanistan ile iyi ilişkilerini korumaya çalıştığını (ya da zorunda kaldığını!) da bilinen bir gerçektir.
Yunanistan özellikle Arnavutluk’un ekonomisi üzerinde söz sahibi olmak maksadıyla her alanda (ekonomik işbirliği, ulaştırma, deniz ticareti, tarım, telekomünikasyon) anlaşma imzalamıştır. 1996 Mart ayında iki ülke arasında üç adet yeni sınır kapısı açılmıştır.İki tarafın kabul etmesiyle açılılan bu kapılara bu sene başına iki tane daha eklenmiştir. Bütün bunlara 1997’deki bankerler krizinin de eklenmesi ülkenin kısa sürede bir kargaşa ortamına sürüklenmesine Yunanistan’ın neden olduğunu düşünülmektedir. Devamı Haftaya 
http://www.balkangunlugu.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=342:arnavutluk-yunanistan-ieri-4&catid=44:sokol-brahaj&Itemid=454

Günümüzde Arnavutluk - Yunanistan İlişkileri (5)PDFYazdıre-Posta
Çarşamba, 29 Ekim 2008 13:16
Yunanistan özellikle Arnavutluk’un ekonomisi üzerinde söz sahibi olmak istememsiyle ve bütün bu aksiliklere 1997’deki bankerler krizinin de eklenmesi ülkenin kısa sürede bir kargaşa ortamına sürüklenmesine neden olmuştur.

Bankerler krizi olarak bilinen hükümete karşı silahlı ayaklanmanın Ortodoks nüfusun yoğun olarak yaşadığı Arnavutluk’un güney kesiminde baş göstermesi, isyanın liderliğini yapanların Yunan makamları ile bağlantılı olduğunun iddia edilmesi ve isyancıların karışıklıklar sırasında Sırplara sempati duyduklarını gizlememeleri, bu olayların gerçekleşmesinde mali faktörlerle birlikte, Yunanistan ve Sırbistan’ın rol oynadığı düşüncesine ağırlık kazandırmaktadır.
Arnavutluk’ta yaşanan kargaşanın giderilmesi ve kamu düzeninin sağlanması yönünde Avrupa Birliği’nin girişimleri neticesinde ülkeye çok uluslu “ALBA” adında bir güç gönderilmiştir. Ancak, çok uluslu güç ülkede kamu düzenin sağlanması yönünde olumlu adımlar atamamıştır. Neticede, 29 Haziran 1997 tarihinde AGİT gözetiminde yapılan seçimleri, bu defa ezici bir çoğunlukla sosyalist parti kazanmıştır. Yapılan seçimler ertesinde yönetime gelen Fatos Nano Hükümeti, Berisha Hükümeti’nin izlediği dengeli dış politikayı terk ederek, Yunanistan ve Sırbistan’a karşı bir yakınlaşma stratejisi izlemeye başlamıştır. Böylece Tiran yönetiminin Yunanistan’ın ve Sırbistan’ın çıkarları doğrultusunda bir çizgide ilerlediğini belirtiliyordu.
Arnavutluk’a yönelik toprak taleplerinden (Kuzey Epir) vazgeçmemiş olan Yunanistan ile Nano Hükümeti, başta askeri olmak üzere çeşitli alanlarda antlaşmalar imzalamıştır. En önemlilerine yer vermek gerekirse, “Kültür Antlaşması” ve özellikle de Nano hükümetinin Arnavutluk anayasasına soktuğu bir madde ile kilisenin de mal edinme gibi haklar elde etmesini sağlaması, Yunanistan’ın Arnavutluk’u nasıl etkisi altına aldığının ve Kuzey Epir’e yönelik politikalarının başarıya ulaşmakta olduğunun bir göstergesini teşkil etmektedir.
Arnavutluk’un AB ve NATO’ya girme çabalarına Yunanistan’ın destek sağlamasını öngören bir protokol 8 Eylül 1998 tarihinde imzalanmıştır. Bu protokol, Arnavutluk hükümetinin bir AB üyesi ülke ile imzaladığı ilk anlaşma olmuştur ancak, bu ve bunun gibi anlaşmalar için Arnavutluk, faturasını çok pahalı ödediğini ve ödemekte olduğunu belirtiliyor.
Arnavutluk’ta yaşayan Yunan azınlığın gerçek rakamı %0.5 olarak iken bu rakam Atina medyalarında %5’ten başlayarak %30’a kadar çıkmaktadır. Medyada olan bu anlayışların kendi açısından haklılık payı vardır. Çünkü Atina hükümeti Arnavutluk’un Yunan sınırındaki Helenleştirme&Ortodokslaştırma faaliyetlerine yaptığı ekonomik harcamaları, Atina büyüklüğündeki yeni bir şehrin inşa edilebilirliği kadar bir rakamlar tartışılıyorsa konu nereye kadar varacağı hesaplamak zor olmasa gerek. 2007 yılındaki yerel seçimlerde Vlora ilinin Himara ilçe belediyesinin başkanı olan Vasil Bollano, Yunan azınlığın oylarıyla başkan olduğunu belirtmektedir. Kendini Yunan olduğu ve dolayısıyla Yunan azınlığı partisi olan PBDNJ (Union for Human Rights Party)’nin ilçe başkanı, aynı zamanda Belediye başkanı olan Bollano; ilçesindeki Arnavutça olan tüm trafik levhalarının yazılarını silmiş ve Yunanca yazdırtmıştır. Tiran parlamentosunda konuyu araştırmak için kurulan komisyonların çalışmalarına rağmen hiçbir şey değişmedi. Ayrıca savcılık konuyu araştırdı-soruştur ama her nasıl oluyorsa bilinmiyor ama adam hala belediye başkanlığını sürdürmektedir.
Malum 2009 yılının haziran ayında Arnavutluk’ta genel seçimler olacaktır. Bilindiği üzere Yunanistan’da yarım ile bir milyon arasında Arnavut işçi olarak çalışmaktadır. Tiran parlamentosundaki tüm partilerin; haziranda olacak olan genel seçimlerde yurt dışında çalışan bu işçilerin de demokratik hakkın olan “oy kullanma olanağın sağlanması” gerektiğini hemfikirdir ancak konunun nasıl olacağı konusunda farklı düşünceler söz konusudur.
Konuyu fazla uzatmadan ve Yunanistan’ın Arnavutluk üzerine etkisini bir bütün olarak anlamak için, 92-96 yıllarında bir ara başbakanlık yapan ve şuanda fiilen LZHK (Movement for National Development)’in başkanı olan Dashamir Shehi 20 Ekim’de medyaya aşağıdaki açıklamaları ilginç olduğu kadar konuyu anlama açısından da büyük öneme taşıdığını düşündüğüm için yer vermeye uygun görüyorum; “işçilerin oy kullanmak için hakları olduğunu ve sonuna kadar desteklediğini belirterek bu sefer de oy kullanmasını katılmadığını altını çiziyor. Açıklamasında, oy kullanan seçmen vatandaşlarımızın %15’i Yunanistan’da işçi olarak çalışmaktadır. Bu rakam küçük görünmesin çünkü bu rakam iktidarı belirleyecek kapasiteye sahiptir. 2007 yerel seçimleri göz ününde bulunduralım, durum ortada. Devlet olarak ülke içinde seçimleri demokratik şartlarda gerçekleştirmeye zorlanıyoruz, bırakın büyükelçiliklerimizde böyle bir şeyin demokratik bir atmosferde gerçekleşmesi. Bu işler tamamen Yunanistan’ın lehine olacak olan bir stratejidir. Çünkü Yunanistan kendi lehine çalışacak olan taraf ‘Sosyalist Parti’ye büyük destek vermiş olacaktır. Çünkü Yunanistan daha önce de, yani 1997 ve 2001 yılı genel seçimlerde ve aralarındaki yerel seçimlerinde aynısını yapmıştır. Seçmenimizden şu ya da şu partiye oy verme karşılığında hem büyük maddiyat bağışlayacak hem de karşı çıkanları şantajlarla o partiye oy vermeyi mecburi kılacaktır” diye belirtmektedir. SON http://www.balkangunlugu.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=384:g-arnavutluk-yunanistan-ieri-5&catid=44:sokol-brahaj&Itemid=454

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder