17 Ocak 2012 Salı

Arnavutların Avrupa Serüveni 1-2-3


Arnavutların Avrupa Serüveni (1)PDFYazdıre-Posta
Çarşamba, 16 Eylül 2009 19:32
Balkanlar, medeniyetler çatışmasının kırılma noktalarından biri “her an patlamaya hazır barut fıçısı” olarak tanımlanmakta ve bölgesindeki tüm ülkelere yayılmış bulunan Arnavutların sorunları bu bölgeye yönelik Batı müdahalelerinin pek çoğunda ana saiklerden biri olmuştur. Arnavutlar bölgenin istikrarını böylesine etkilerken, kendi istikrarlarının da bölgedeki gelişmelere bağlı olduğu gerçeğine dikkat çekilmelidir. Bu bağlamda, Arnavutluk’un ve komşularının istikrarları organik bağlarla bağlanmış olmaktadır.
Soğuk savaş döneminde Avrupa’nın dünyadan kendisini en fazla soyutlayan ülkesi olan Arnavutluk, kırk yıldan fazla iktidarda kalan diktatör Enver Hoca, iç ve dış düşmanların ülkeyi yıkmak istediği söylemini kullanarak, Arnavutluk’un uluslararası politikada iki süper güçten de bağımsız olabilmesi ve ekonomik olarak kendi kendine yeter hale gelmesi amacıyla ülkenin dünya ile olan neredeyse tüm bağlarını koparmıştı. Böylelikle, yarım asra yakın süreyle, Arnavutluk dünyanın en baskıcı komünist diktatör rejimlerinden biri tarafından yönetilmiştir.
Soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte eski sosyalist ülkelerinde meydana gelen yapısal dönüşümler iç ve dış politik arenada önemli değişikliklere yol açmıştır. Arnavutluk açısından ise, ülkenin iç siyasal dengelerindeki hassas yapı, ekonomik ve politik bağlamda istikrarsızlıklar dolayısıyla, bölgesel krizlerde yapıcı bir rol oynamak mümkün olmamıştır. Dış Arnavutlara ilişkin taleplerin karar vericiler üzerindeki baskıları ve 1990’lı yıllarda Balkanlar’da yaşanan krizler, Arnavutluk’u ülke dışındaki soydaşlarının problemlerine daha dikkatli eğilmesine neden olmuştur. Bu da ister istemez iç sorunlara çözüm bulma süreci ve demokratikleşmeyi de yavaşlatmıştır.  Arnavutlar son bir asırdır hep Avrupa ve Batı tarafında olmak istemişlerdir.Ancak tarihin bir cilvesi olarak yarım asır Avrupa’nın göbeğinde olmalarına rağmen ayrı kalmışlardır.
Osmanlı’nın Balkanları kaybetmesiyle, başlayan ve günümüze kadar durulmayan savaşlar, Arnavutları çok etkilemiştir. Osmanlı döneminde dört vilayetten oluşan (İşkodra, Yanya, Manastır ve Kosova) Arnavutların ana vatanları yaklaşık olarak 100.000 km3 idi. Ancak 1913 Londra Büyükelçiler Konferansında Avrupa güçleri Arnavut topraklarını parçalayarak ancak toprağın 3/1’i Arnavutlara verilmiştir. Bu durum da Arnavutların Avrupalı güçlere karşı hep kuşkulu bir tavır takınmalarına doğal olarak sebebiyet vermiştir. Arnavut halkına ve topraklarına yapılan adaletsizliklerinden ötürü hep Avrupa suçlanmıştır. Fakat buna rağmen ilginçtir ki bu adaletsizliği giderecek olan yine Avrupa olacaktır. Hemen belirtilmelidir ki, Arnavutların Avrupa algısı önemli derecede değişmiştir. Bir asır önce Arnavutlara karşı adaletsizlik yapan Avrupa, bu hatayı Soğuk Savaş sonrasında kendi eliyle düzelteceğine dair olan inanç, hayal olmakta öteye gidememiş, hatta tam tersine Avrupa’nın stratejileri Arnavutluk’un iç istikrarının sarsılmasında önemli rol oynamıştır.
Arnavutların Soğuk Savaş sonrasında AB’den tek bir isteği vardı, o da her anlamda yardım idi. Fakat ilk başta AB bunun farkında olmamıştır. ABD’nin gelip bölgeye yerleşmeye başlaması üzerine AB uyanmış ve bölgeyi elinden kaçırmamak için yeni stratejiler üretmiştir. AB’nin bu yeni siyasetinde Arnavutların önemi anlaşılmıştır. Bölgede Arnavut soruna çözüm üretmeyi karar veren AB, bu sorunu bölge halklarının da kabul edeceği şekilde yapmaya karar vermiştir. 2003 Selanik Zirvesi bunun bir göstergesidir. Hiç bir bölge halkı buna olumsuz bakmamıştır. Daha iyi bir gelecek bırakmak için Balkan ülkelerinin halkları tarihi düşmanlıklarını, yakın zamandaki yapılan katliam ve soykırımları unutmayı dahi göze almışlardır. Balkanlarda artık dökülen kanlar geri gelemeyeceği için, geçmişi her şey ile tarihi gelişim içinde değerlendirmeye başlamışlardır. Çünkü AB’nin bahçesi olan Balkan ülkeleri ve halkları artık barış, istikrar, demokrasi, serbest dolaşım, öldürülme korkusu olmadan birlikte yaşamak istemektedir. Bu da ancak AB’nin isteği ve desteğiyle mümkün görünmektedir… Devamı Haftaya http://www.balkangunlugu.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=2200:arnavutlarn-avrupa-serueveni-1&catid=44:sokol-brahaj&Itemid=454
Arnavutların Avrupa Serüveni (2)PDFYazdıre-Posta
Cumartesi, 19 Eylül 2009 11:58
Daha iyi bir gelecek bırakmak için Balkan ülkelerinin halkları tarihi düşmanlıklarını, yakın zamandaki yapılan katliam ve soykırımları unutmayı dahi göze almışlardır. Çünkü AB’nin bahçesi olan Balkan ülkeleri ve halkları artık barış, istikrar, demokrasi, serbest dolaşım, öldürülme korkusu olmadan birlikte yaşamak istemektedir. Bu da ancak AB’nin isteği ve desteğiyle mümkün olabileceği ortadadır.
1990 sonrası Arnavutluk’unda uluslararası toplum kavramına farklı bir anlam yüklenmiştir. Bununla birlikte, ülkenin içinde yapılmak istenen reformlar mutlaka bir engelle karşılaşmıştır. Bu bağlamda Arnavutluk’un AB’ye entegrasyonunda şart koşulan demokratikleşme sürecinin önündeki engeller söz konusudur. Bu engeller ise, komünizmden kalma kurumların tutuculuğu, siyasi kültürün komünist dönemin karakteristiklerinden kendini birden arındıramaması, yeni yöneticilerin demokratik açılımlardan kendilerinin iktidardan uzaklaştırılacakları endişesiyle çekinmeleri, kısa yoldan zenginleşme isteği, rüşvetin, yolsuzluğun yaygınlaşması, yöneticilerin usulsüzlüklere göz yummaları vs… sorunlar demokratikleşme ve modernleşme sürecinin önündeki önemli engellerdi.  Arnavutlar bu sorunların üstesinden gelmekte uluslar arası toplumdan çok şey beklemişlerdir. Bu arada, Prof. Dr. Henri Çili’in ifadesiyle “uluslararası toplumun AB-ABD kombinasyonundan oluştuğunu” söylemek yanlış olmayacaktır. Yada daha doğrusu Arnavut algısı bu şekilde biçimlenmiştir. Arnavutlar gerçekten de AB ve ABD’ye yakın dost, müttefik ve de kurtarıcı olarak kucak açmışlardır.
Arnavutluk’un Batı’ya yönelme ve Avrupa Birliği’yle bütünleşme sürecinde demokratikleşme ve modernleşmeyle ilgili beklentilerinin ve de, Arnavutluk’un üyelik sorunsalının kimlik, güvenlik, istikrar ve ekonomiye yansıyan dört faktör tarafından etkilendiği belirtmek yerinde olacaktır. Bu dört analiz ise “AB geneli”, “bölgesel” ve “ulusal” düzeyinde bakılması gerekir. Arnavutluk’un modernleşmesi ve demokratikleşmesi ve de AB’ye olası katılımını bu şekilde bakmak Arnavutluk’un üyeliğinin taşıdığı bölgesel avantajları ve dezavantajları anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu bağlamda bu söz konusu avantaj ve dezavantajların içeriklerinin farklı olduğu ve sadece ülkedeki demokrasinin pekişmesine, hukukun üstünlüğüne ve piyasa ekonomisine bağlı olmadığı sonucuna ulaşılacaktır.
Arnavutluk, 2 Nisan 2008’de NATO’dan üyelik davetini alarak tarihi bir an’a şahit olmaya hazırlanmıştır. Vergi, yargı ve seçim kanunlarını gözden geçip hayata geçirip tamamlamak için çaba sarfetmiş ve 1 Nisan 2009’da tüm haklarla NATO’ya üye olmayı başarmıştır. Her ne kadar “bu üyelik kazanıldı mı, yoksa verildi mi?” tartışmaları devam etse de, bu konuda Tiran iktidarının mutlak bir başarı elde ettiği teslim etmek gerek. Ayrıca, Tiran’ın yürüttüğü başarılı diplomasi 17 Şubat 2008 yılında Kosova’ya bağımsızlık kazandırmış olması da, Arnavutların bölgede söz sahibi olduğu tartışılmaz hale gelmiştir. Bu yıl içerisinde hem NATO’ya üye olmuş olması hem de AB ile İstikrar ve Ortaklık Anlaşmasını (SAA) anlaşmasını tamamlaması ve 1.5 senenye kadar AB’ye serbest dolaşımı elde edecek olmasından sonra Arnavutluk’un en büyük hedefi, ülkede demokratik seçimler ve yolsuzluklarla ilgili olarak yaşanan siyasi sorunlarına nihai olarak çözümlenmesi olmuştur.
28 Haziran 2009 tarihinde yapılan genel seçimlerde bir dört yıl daha iktidarı kazanan Berişa, Arnavutluk’un NATO üyeliğinden sonra ülke imajının iyileştiği, hükümet güvenilirliğinin arttığı, ayrıca ekonomik kalkınma ve yabancı yatırımlar için daha güvenli bir ortamın sağlanması sayesinde daha fazla ilerleme fırsatı elde edildiğini iddia etmiştir. Gerçekten de Arnavutluk’un İstatistik Enstitüsü’ne (İNSTAT) göre, ülkenin küresel finansal krize rağmen GSYİH’sı 2008 yılında %6 oranında büyümüştür.  2009 yılının ilk yarısında da büyümenin %6 oranında devam ettiği belirtilmektedir. Bu ekonomik göstergeler, bölgenin en iyisi olduğunu anlamını taşımaktadır…Devamı Haftaya

Arnavutların Avrupa Serüveni (3)PDFYazdıre-Posta
Cumartesi, 03 Ekim 2009 11:29
28 Haziran 2009 tarihinde yapılan genel seçimlerde bir dört yıl daha iktidarı kazanan Berişa, Arnavutluk’un NATO üyeliğinden sonra ülke imajının iyileştiği,hükümet güvenilirliğinin arttığı, ayrıca ekonomik kalkınma ve yabancı yatırımlar için daha güvenli bir ortamın sağlanması sayesinde daha fazla ilerleme fırsatı elde edildiğini her defasında belirtmektedir. Gerçekten de Arnavutluk’un İstatistik Enstitüsü’ne (İNSTAT) göre, ülkenin küresel finansal krize rağmen GSYİH’sı 2008 yılında %6 oranında büyümüştür. 2009 yılının ilk
yarısında da büyümenin %6 oranında devam ettiği belirtilmektedir. Bu ekonomik göstergeler, bölgenin en iyisi olduğunu anlamını taşımaktadır ki bu Arnavutluk’un bölgede söz sahibi olmasına büyük katkılar sağlamaktadır.
Başbakan Berişa, 2007 Temmuz ayındaki bir açıklamasında, “Geçen yıl içinde ciddi bir enerji krizi yaşamamıza rağmen bu denli yüksek bir büyüme oranı yakaladık. Bu rakam, 2008’de de hedefimizdir” diye belirtmişti. 2008-2009 yılında enerji krizini çözmüş ve yap-işlet sistemiyle özellikle İtalyan firmalarıyla anlaşmalar yaparak bir de nükleer enerji santralinin inşaatını Mayıs 2009’ta
başlatmış ve de 2009 yılının ilk yarısında da büyümenin %6 oranındaki istikrarı yakaladığı da ortadadır.
Öte yandan ülkede uygulanan güçlü kontrol sisteminin bir sonucu olarak enflasyon %4 düzeyinde tutulabilmiştir ki, tüm bu gelişmeler Arnavutların daha müreffeh bir gelecek yönündeki umutlarını arttırmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, Arnavutluk’un bölgesel bazda böylesi ilerleme sağlamasında Brüksel merkezli AB’nin yapıcı etki ve katkıları kayda değerdir.
Arnavutluk kamu idaresi, projelerin ve paranın kullanımı ve yönetimi konusunda pek çok zorlukla karşı karşıya kaldığı belirtilirse de geçtiğimiz yıl yatırımların yalnızca %80’inin gerçekleştirildiği ve AB’nin de aralarında bulunduğu uluslararası kuruluşlar, Arnavutluk’un kamu idaresinin kaynaklarını yönetme potansiyeli konusundaki tavsiyeleri ve uyarıları önemsediğini ve hükümetin dikkatli tutumu nedeniyle 2009 yılında bu türden sorunların asgari düzeye düştüğünü açıklamışlardır. Daha on yıl öncesine kadar ciddi bir siyasi ve
toplumsal karışıklık içinde olan Arnavutluk, bugün doğrudan yabancı yatırımlarda genel bir artış yaşamaktadır. Pek çok küresel büyük şirket, başta enerji sektörü ve iletişim hatları olmak üzere çeşitli projelerle ilgilendiklerini dile getirmiştir ve bu projelerin çoğunun uygulamasına başlanmıştır.
Tirana yönetimi, ayrıca bağımsız bir Kosova’nın bölgeye istikrar getireceğinden emin olarak büyük emek sarf etmiştir. Bağımsızlık öncesi olduğu gibi, sonrasında da iki ülke arasındaki ticareti artırarak bu istikrardan karşılıklı olarak yarar sağlanması amaçlanmış ve sonuçları da görülmeye başlamıştır. Ayrıca Kosova ekonomisinin bağımsızlık sonrası büyüme potansiyeline bağlı olarak iletişimin
de arttığı görülmektedir. Yani bağımsızlıkla 17 Şubat 2008’den günümüze bölgeye istikrarın gelmeye başladığı değerlendirilmektedir ki bu gözle görülen realitedir. Tirana hükümetin, Kosova ve Arnavutluk arasındaki trafiği artıracak olan en önemli projelerinden biri olan Durrës-Kukës otoyolu, yani Adriyatik denizini Kosova ile bağlayacak olan yol, Amerikan-Türk ortaklığı şirketi tarafından yapılmaktadır. Karayolunun, büyük bölümü genel seçimlerden önce tamamlanmış, hatta açılışa (26.06.2009) Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan da katılmıştır.
Sonuç olarak, Arnavutluk Batıya dönmenin sağladığı nimetleri özellikle Kosova krizinin ardından ivme alan AB ilgisine bağlı olarak izlediği dikkatli politikalar sayesinde nihayet toplamaya başlamıştır. On yıl önce dünyanın gözü önünde bir yoksulluk abidesi ve de merhamet duygularını harekete geçiren insanlık dramlarının sergilendiği bir coğrafyadan, Avrupa’nın ortasındaki bir alt Sahra ülkesi görünümünden modern, demokratik, dinamik bir biçimde ekonomik anlamda kalkınan sağlıklı bir Avrupa ülkesi yönünde kabuk değiştirmiştir. Bunda elbette AB’nin sağladığı fonlar ve de yürüttüğü dikkatli rehberliğin etkisi büyüktür. Bununla birlikte, Arnavutlar kültür olarak Avrupa’ya aittir ve Müslüman bir ülke olmasına rağmen, din konusundaki Bektaşi inancından kaynaklanan liberal anlayışın kadın ve azınlık hakları konusundaki özgürlükçü duruşu, çoğulcu demokrasisi ve en önemlisi daha iyi bir geleceğe dair kuvvetli beklentileri ile daha da iyisini yapabileceğinin sinyallerini vermektedir. http://www.balkangunlugu.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=2258:arnavutlarn-avrupa-serueveni-3&catid=44:sokol-brahaj&Itemid=454

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder